O, ağlamaktan başka bir şey yapmaz.
- She does nothing but cry.
Gözleri ağlamaktan kızarmıştı.
- Her eyes were red from crying.
O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
- She began to cry in a loud voice.
Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
- The girl did nothing but cry.
Aniden bir feryat duydum.
- All at once, I heard a cry.
Kalabalıktan bir çığlık yükseldi.
- A cry arose from the crowd.
Çığlık beni uykumdan uyandırdı.
- The cry roused me from my sleep.
Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
- I felt an impulse to cry out loud.
Tom çılgınca bağırmaya başladı.
- Tom began to cry hysterically.
O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
- She began to cry in a loud voice.
Bebek ağlamayı kesti.
- The baby stopped crying.
Tom yine kurda haykırıyordu.
- Tom is just crying wolf again.
Yardım için yüksek sesle bağırdı.
- He gave a loud cry for help.
Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.
- I could not stop myself from crying aloud.
Bağırmak zorunda değilsin. Seni duyabiliyorum.
- You don't have to cry out. I can hear you.
Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
- I felt an impulse to cry out loud.
Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.
- I could not stop myself from crying aloud.
O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
- He began to cry loudly.
a battle cry.
That sad movie always makes me cry.
After we broke up, I retreated to my room for a good cry.
... AND, GIRL, GET YOUR CRY ON. ...
... from Toronto. Another Canada question. Has a fan ever made you cry? ...