O direnmekten vazgeçti ve kendini kaderine teslim etti.
- He stopped resisting, and resigned himself to his fate.
Günaha karşı direnmek gerçekten çok zor.
- It's hard to resist temptation.
Bazen kahkahayla gülme dürtüsüne karşı koymak zordur.
- Sometimes it's hard to resist the impulse to burst out laughing.
Tom'un boynunu sıkma dürtüsüne karşı koymak zordu.
- It was hard to resist the impulse to wring Tom's neck.
Tom gülümsemeye direndi.
- Tom resisted smiling.
Tom anahtar deliğinden bakmaya direnemedi.
- Tom couldn't resist peeking through the keyhole.