to cooperate

listen to the pronunciation of to cooperate
İngilizce - Türkçe
işbirliği
{f} işbirliği yapmak

İşbirliği yapmak istiyorum. - I'd like to cooperate.

Birbirimizle işbirliği yapmak zorunda kaldık. - We had to cooperate with each other.

hand
{f} uzatmak

Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak. - All you have to do is to hand this book to him.

Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum. - I intended to hand the paper to him, but I forgot to.

hand
{f} elle vermek, uzatmak: Please hand me that book. O kitabı bana uzatır mısınız?
hand
(isim) el, parti, yardım, pay, parmak, ustalık, yetenek, usta, kurt, ibre, akrep, yelkovan, taraf, demet, salkım, hevenk, alkış, evlilik sözü
hand
{i} taraf

Tom hiç yüzemez. Diğer taraftan, o iyi bir beyzbol oyuncusudur. - Tom can't swim at all. On the other hand, he is a good baseball player.

Diğer taraftan, bazı dezavantajları var. - On the other hand, there are some disadvantages.

hand
{i} hevenk
hand
{i} usta

Aleti ustalıkla idare etti. - He handled the tool skillfully.

Onunla çok ustaca başa çıktın. - You handled that very skillfully.

hand
{i} alkış

Tom elleriyle alkışladı. - Tom clapped his hands together.

Tom ellerini alkışladı. - Tom clapped his hands.

hand
{i} salkım
hand
{i} parmak

Elim soğuktan o kadar uyuşmuş ki parmaklarımı hareket ettiremiyorum. - My hand is so numb with cold that I can't move my fingers.

Bir Yunan ile tokalaştığın zaman, parmaklarını say. - When you shake hands with a Greek, count your fingers.

hand
{i} parti
hand
{i} yetenek

O yetenekli bir adam ama diğer taraftan o bizim hakkımızda çok soru soruyor. - He is able man, but on the other hand he asks too much of us.

Amatör şarkıcı eller aşağı yetenek yarışmasında birincilik ödülünü almıştır. - The amateur singer won first in the talent show hands down.

cooperate
(Ticaret) beraber çalışmak
hand
(Askeri) tayfadan biri
hand
(Askeri) tayfa
hand
yanında

O, eli cebinde kapının yanında duruyordu - He was standing by the gate with his hand in his pocket.

Onun yanında getirdiği çocuk çok yakışıklıydı. - The boy who she brought with her was very handsome.

cooperate
işbirliği yap

Birbirimizle işbirliği yapmak zorunda kaldık. - We had to cooperate with each other.

Ebeveynlerin birbirleriyle işbirliği yapması gerekir. - Parents need to cooperate with each other.

cooperate
elbirliği
hand
kontrol

İşler biraz kontrolden çıktı. - Things got a little out of hand.

Gürültülü cocuklar kontrolden cıkıyordu. - The group of noisy boys was getting out of hand.

hand
{i} evlilik sözü
cooperate
birlikte çalış
cooperate
el ele vermek
cooperate
yardım
cooperate
destek
cooperate
destek olmak
cooperate
[v] birlikte çalışmak
cooperate
işbirliği

Ebeveynlerin birbirleriyle işbirliği yapması gerekir. - Parents need to cooperate with each other.

İşbirliği yapmanı öneririm. - I suggest you cooperate.

cooperate
{f} destek olmak (karşılıklı)
cooperate
birlikte çalış,işbirliği yap
cooperate
{f} işbirliği etmek
cooperate
birlikte çalışma
cooperate
{f} birlikte çalışmak
cooperate
{f} yardımlaşmak
hand
karar vermek hand in yetkili bir kimseye vermek
hand
{i} ırgat, rençper; işçi
hand
yardı

Yardım edebilir miyim? - Can I give you a hand?

Bana yardım edebilir misin? - Could you lend me a hand?

hand
hand it to argo haklı olarak övmek
İngilizce - İngilizce
hand
To function in harmony, side by side
To allow for mutual unobstructed action
To work or act together, especially for a common purpose or benefit
{f} work together
To engage in economic cooperation
work together on a common enterprise of project; "The soprano and the pianist did not get together very well"; "We joined forces with another research group"
to cooperate

    Heceleme

    to co·op·er·ate

    Türkçe nasıl söylenir

    tı kōäpıreyt

    Telaffuz

    /tə kōˈäpərˌāt/ /tə koʊˈɑːpɜrˌeɪt/

    Videolar

    ... might have given some advice to Republicans in Congress about how to cooperate, but the ...
    ... collaborate and cooperate. ...