Onu mahkûm etmek için suçla ilgili yeterli kanıt yoktu.
- There wasn't enough evidence to convict him of the crime.
Şu anda Tom Jackson'u mahkûm etmek için ihtiyacımız olan tüm kanıta sahibiz.
- We now have all the evidence we need to convict Tom Jackson.
Tom'un sarhoşken araba sürmekten en az bir mahkumiyeti var.
- Tom has at least one conviction for drunken driving.
Şu anda Tom Jackson'u mahkûm etmek için ihtiyacımız olan tüm kanıta sahibiz.
- We now have all the evidence we need to convict Tom Jackson.
Tom o hapishanede ömür boyu hapse mahkum tek hükümlü olduğunu öğrendi.
- Tom learnt that he was the only convict sentenced to life imprisonment in that prison.
Kaçan hükümlüler yollarını ayırmaya karar verdiler.
- The escaped convicts agreed to part ways.
Şu anda Tom Jackson'u mahkûm etmek için ihtiyacımız olan tüm kanıta sahibiz.
- We now have all the evidence we need to convict Tom Jackson.
Onu mahkûm etmek için suçla ilgili yeterli kanıt yoktu.
- There wasn't enough evidence to convict him of the crime.
Onu mahkûm etmek için suçla ilgili yeterli kanıt yoktu.
- There wasn't enough evidence to convict him of the crime.
Şu anda Tom Jackson'u mahkûm etmek için ihtiyacımız olan tüm kanıta sahibiz.
- We now have all the evidence we need to convict Tom Jackson.
Tom suçlu bulundu ve ölüm cezasına çarptırıldı.
- Tom was convicted and sentenced to death.
Tom karısını öldürdüğü için 2013 yılında suçlu bulunmuştu.
- Tom was convicted in 2013 for his wife's murder.
Tom karısını öldürdüğü için 2013 yılında suçlu bulunmuştu.
- Tom was convicted in 2013 for his wife's murder.
Tom ikinci derece cinayetten suçlu bulundu ve on yıl hapse mahkum edildi.
- Tom was convicted of second degree murder and sentenced to ten years in jail.
Hiç inançları yoktur.
- They don't have any deep convictions.
O her zaman inançlarını savunur.
- She always stands up for her convictions.
informally, notably in a moral sense; said about both perpetartor and act.
... convinced my record company to convict to be loose ends ...