Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
- I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
- Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
Tek gerçek bilim, gerçeklerin bilgisidir.
- The only real science is the knowledge of facts.
Bilimsel bilginin her artışıyla insanın kötülük için gücü iyilik için gücü gibi aynı oranda artırılır.
- With every increase of scientific knowledge, man's power for evil is increased in the same proportion as his power for good.
Mary annesinden habersiz kek yaptı.
- Mary made a cake without her mother's knowledge.
Onun bilgisi ve tecrübesi var.
- He has knowledge and experience.
Then went oute to hym Jerusalem, and all Jury, and all the region rounde aboute Jordan, and were baptised of hym in Jordan, knoledging their synnes.