Bir parmağını bile kaldırmazdı.
- He wouldn't even lift a finger.
Numarayı çevirmeden önce alıcıyı kaldırmayı unuttum.
- I forgot to lift the receiver before dialing the number.
Yüce Allah sonradan kaldıramayacağı bir taş yaratabildi mi?
- Could an almighty god create a stone that he would not be able to subsequently lift?
Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.
- He hurt his arm lifting so much weight.
Tom yardım etmek için bir parmağını kaldırmadı.
- Tom didn't lift a finger to help.
Bunu kaldırmama yardım eder misin?
- Can you help me lift this?