Tom, onu durdurur musun?
- Tom, will you stop that?
Lütfen onu durdurur musun?
- Can you please stop that?
Tom arabaya yakından bakmak için durdu.
- Tom stopped to take a close look at the car.
Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
- A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
Bu tapa şişeye uymaz.
- This stopper does not fit the bottle.
John bu günlerde çok içiyor. Biz onu artık içmemesi için durdurmak zorundayız.
- John drinks too much these days. We have to stop him from drinking any more.
Jane çikolataya olan tutkusunu durdurmalıdır.
- Jane must stop giving way to her desire for chocolate.
Hıçkırığı durdurmak için ne yapmalıyım?
- What should I do to stop hiccups?
Japon askeri güçleri durdurmak için çok güçlü görünüyordu.
- The Japanese military forces seemed too strong to stop.
Yağmurun durmasını bekleyelim.
- Let's wait for the rain to stop.
Benim bu saatim asla durmaz.
- This watch of mine never stops.
Tren o istasyonda durmaz.
- The train doesn't stop at that station.
Bu tren tüm istasyonlarda durur.
- This train stops at all stations.