Duyulmak için bağırmak zorunda kaldım.
- I had to shout in order to be heard.
Bağırmak istemiyorum.
- I don't want to shout.
Sesinin çıktığı kadar bağırdı.
- She shouted at the top of her voice.
O yüksek sesle güvende olduğunu söyledi.
- She shouted that she was safe.
Bağırmanıza gerek yok. Sizi duyabiliyorum.
- You don't have to shout. I can hear you.
Bağırma sesi giderek zayıfladı.
- The sound of shouting grew faint.