to bring together again; to compose or form anew

listen to the pronunciation of to bring together again; to compose or form anew
İngilizce - Türkçe

to bring together again; to compose or form anew teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

really
hakikaten

Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum. - I really, truly believe that.

O hakikaten sıkıcı mıydı? - Was he really boring?

really
gerçekten

Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor. - Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.

Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum. - I really look forward to your visit in the near future.

really
gerçekten mi

Gerçekten mi? Ben gitmeden önce onu kilitlemiştim. - Really? I had locked it up before I went out.

Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum. - Really? I thought she'd be the last person to get married.

really
öyle mi

Gerçekten öyle mi oldu? - Did it really happen like that?

Gerçekten öyle mi düşünüyorsun? - Do you really think so?

really
mutlâka

Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın. - You really should eat before you leave.

Çatı mutlaka tamir edilmeli. - The roof is really in need of repair.

really
kesin olarak

Hiçbir şeyi kesin olarak öngöremeyiz. - We cannot really predict anything.

Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez. - No one ever really knows what's going through someone else's head.

really
kesinlikle

Kesinlikle bana göre değil. - It's not really my cup of tea.

Tom'un parayı almadığından kesinlikle emin olamam. - I can't really be certain that Tom didn't take the money.

really
cidden

Bence Tom cevabı cidden bilmiyor. - I think Tom really doesn't know the answer.

Benim için Japonca konuşmak cidden kolay. - It's really easy for me to speak Japanese.

really
gayet

Buradaki sistem gayet iyi çalışıyor. - The system here works really well.

really
aslında

O aslında gerçekten eğlenceliydi. - That was actually really fun.

O saygın bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında Mafyanın bir üyesidir. - He seems like a respectable businessman, but he's really part of the Mafia.

really
hakikat

Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum. - I really, truly believe that.

Bu cep telefonu hakikaten pahalı. - This cellphone is really expensive.

really
sahi mi

Sahi mi? Benim hobim çizgi roman okumaktır. - Really? My hobby is reading comics.

really
sahiden

O sahiden akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

Sahiden mi? Adam, şaka yapıyorsun değil mi? - Really?! Man, you're kidding right?

really
z. gerçekten
to bring together
birlikte getirmek
to bring together
buluşturmak
İngilizce - İngilizce
really
to bring together again; to compose or form anew