Tom'a bir hediye getirmek için geldim.
- I've come to bring Tom a gift.
Onu geri getirmek için yapabileceğimiz hiç bir şey yok.
- There is nothing we can do to bring him back.
Oğlumu ofisinize getirmek zorunda mıyım?
- Do I have to bring my son to your office?
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.
- In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.
Bana dergileri getir.
- Bring me the magazines.
The new company director brought a fresh perspective on sales and marketing.
The closer Jones can really bring it.
... that are taxed as individuals. So when you bring those rates down, those small businesses ...
... I want to bring down the tax burden on middle-income families. And I'm going to work together with ...