Ben, bir çift kayak botu satın almak istiyorum.
- I want to buy a pair of ski boots.
Bu tür bir kanepe satın almak istemiyorum.
- I don't want to buy this kind of sofa.
Şirketin Başkanı Devlet Bakanına rüşvet verdi.
- The president of the company bribed the government minister.
Onun rüşveti reddetmesi çok mantıklıydı.
- It was very sensible of him to reject the bribe.
Sana bir içki ısmarlamak istiyorum.
- I'd like to buy you a drink.
Sana akşam yemeği ısmarlamak istiyorum.
- I'd like to buy you dinner.
Lütfen onu satın alma.
- Please do not buy it.
Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.
- I never go out without buying something.
Tom rüşvet vermekle suçlandı.
- Tom has been accused of bribery.
Bana rüşvet vermeye mi kalkışıyorsun?
- Are you attempting to bribe me?
Tom Mary'ye rüşvet veremedi. Fakat, denedi.
- Tom couldn't bribe Mary. However, he tried.
He tried to buy me with gifts, but I wouldn't give up my beliefs.
... being who doesn't want all of his communications being available to anyone who can bribe a ...