Ben sadece işlerin değişmek zorunda olmamasını diliyorum.
- I just wish things didn't have to change.
O, yaşayan türlerin en güçlüsü değil, en zekisi değil fakat değişmek için en duyarlı olanıdır.
- It is not the strongest of the species that survive, not the most intelligent, but the one most responsive to change.
Tren geç vardığı için onlar programını değiştirmek zorunda kaldılar.
- They had to change their schedule because the train arrived late.
Tom değiştirmek için isteksiz gibi görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to change.
Herhangi bir değişiklik var mı?
- Have there been any changes?
Havada ani bir değişiklik vardı.
- There was a sudden change in the weather.
AIDS araştırma dünyasında yer alan tüm değişiklikleri takip edemem.
- I can't keep track of all the changes taking place in the world of AIDS research.
İnsan cildi sıcaklık değişikliklerine karşı çok duyarlıdır.
- Man's skin is very sensitive to temperature changes.