Onun yeni saç-yapımı daha genç görünmesine neden oldu.
- Her new hair-do made her look younger.
Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
- Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
Gençler yaşlılara saygı göstermeliler.
- The young should respect the old.
Gençler, kendilerini bir şeye yaşlı insanlardan daha çabuk adapte ederler.
- Young people adapt themselves to something sooner than old people.
Senin hikâyen bana gençlik günlerimi hatırlattı.
- Your story reminded me of my younger days.
Gençlik günlerimde, ben de onu düşündüm.
- I thought that as well, in my younger days.
John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
- John is not as old as Bill; he is much younger.
O sağlam genç bir adam.
- He is a robust young man.
Yavrularını besleyen ve barındıran kuşların aksine balıklar yumurtalarını terk eder.
- Unlike birds, which feed and shelter their young, fish abandon their eggs.
Sıcak havalarda sadece erkek yavru doğuran timsahın da doğuracak dişiler olmayacağı için nesli tükenebilir.
- The crocodile, which produces only male young in hotter weather, might die out too because there will be no females to breed.
O, benden beş yaş küçük.
- She is five years younger than me.
Küçük erkek kardeşim TV izliyor.
- My younger brother is watching TV.