to bear the charges or burden of holding or having, as stocks, merchandise, etc

listen to the pronunciation of to bear the charges or burden of holding or having, as stocks, merchandise, etc
İngilizce - Türkçe

to bear the charges or burden of holding or having, as stocks, merchandise, etc teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

carry
{f} taşımak

O, evden istasyona çok fazla yük taşımak zorunda kaldı. - He had to carry many loads from the house to station.

Silah taşımak hukuka aykırıdır. - It's against the law to carry weapons.

carry
{f} nakletmek
carry
{f} kaldırmak
carry
(Askeri) TAŞIMAK: Bir sancak, fors vesaireyi tespit edilmiş bir şekle göre taşımak
carry
üzerinde bulundurmak
carry
taşıma

Çantayı taşımam için bana yardımcı oldu. - He helped me to carry the bag.

Tom gezilerde çok bagaj taşımaz. - Tom doesn't carry much luggage on trips.

carry
{f} çekmek
carry
bulundurmak
carry
götürmek

Tom'u üst kata götürmek zorunda kaldım. - I had to carry Tom upstairs.

Tom'u yatağa götürmek zorunda kaldım. - I had to carry Tom to bed.

carry
desteğini kazanmak
carry
geçirmek
carry
yardım etmek

Kutu o kadar ağırdı ki Tom Mary'nin onu eve götürmesine yardım etmek zorunda kaldı. - The box was so heavy that Tom had to help Mary carry it home.

carry
erişmek
carry
ulaşmak
carry
(Nükleer Bilimler) elde
carry
{f} çakmak
carry
(isim) golfte topun vurulmadan önceki gidişi, karadan yapılan kayık taşımacılığı, menzil
carry
(fiil) taşımak, kaldırmak, nakletmek, götürmek, çekmek; bulundurmak, getirmek, sevketmek, sağlamak, elde etmek, başarı kazanmak, satışa sunmak, yayımlamak, geçirmek, taşıyıcılık yapmak, menzili olmak, çakmak
carry
{f} menzili olmak
İngilizce - İngilizce
carry
to bear the charges or burden of holding or having, as stocks, merchandise, etc