Onların bir kulübesi yok.
- They don't have a shed.
Kulübeyi temizleyin ve ihtiyacınız olmayan şeyleri atın.
- Clean out the shed and throw away things you don't need.
Onlar ya barakada ya da mağarada.
- They're either in the shed or in the den.
Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.
- You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard.
Sadece heyecan olsun diye masum kanı döktü.
- He shed innocent blood just for kicks.
A tree sheds leaves in autumn.
Norveç'in çok sayıda boş sığır ahırları var.
- Norway has many old empty cattle sheds.
Can you shed any light on this problem?.
When we found the snake, it was in the process of shedding its skin.