Tom ani bir odayı terk etme dürtüsü hissetti.
- Tom felt a sudden urge to leave the room.
Bütün hayvan türleri yaşamak için içgüdüsel dürtüye sahiptir.
- All forms of life have an instinctive urge to survive.
Tom Mary'yi daha çok çalışması için teşvik etti.
- Tom urged Mary to study harder.
Onları anlaşmaya teşvik etti.
- He urged them to come to an agreement.
Tom Mary'yi öpmek için bir arzu hissetti.
- Tom felt an urge to kiss Mary.
Tom kaçma arzusu hissetti.
- Tom felt the urge to run away.
Tom Mary'yi daha çok çalışması için teşvik etti.
- Tom urged Mary to study harder.
O, onu dikkatli sürmesi için teşvik etti.
- She urged him to drive carefully.
O, öğle yemeğinde zamanında olmak için babasına söz verdi.
- She promised her father to be in time for lunch.
O anda Boston'da olmak müthiş heyecan vericiydi.
- It was tremendously exciting to be in Boston at that time.