Mümkün olduğunca kısa sürede onunla temas edeceğim.
- I will get in touch with him as soon as possible.
Ben seninle temas kuracağım.
- I will get in touch with you.
O anda Boston'da olmak müthiş heyecan vericiydi.
- It was tremendously exciting to be in Boston at that time.
O, öğle yemeğinde zamanında olmak için babasına söz verdi.
- She promised her father to be in time for lunch.
Don't be a stranger. Keep in touch.
... Do you feel like you're in touch ...
... There's touch and web audio APIs working ...