Tom hükümetin yabancılar hakkındaki gerçeği gizlemek istediğine inanıyor.
- Tom believes that the government wants to hide the truth about aliens.
Onu yalanlamak için cesaretim yok.
- I don't dare to contradict him.
O, öğle yemeğinde zamanında olmak için babasına söz verdi.
- She promised her father to be in time for lunch.
Tom'un yerinde olmak istemem.
- I wouldn't like to be in Tom's shoes.
Seninle ters düşmekten nefret ediyorum.
- I hate to contradict you.