Çocuk muhtemelen ebeveynlerini neşelendirmek için yalan söyledi.
- The boy told a lie, probably to cheer up his parents.
Seni neşelendirmek istiyorum.
- I want to cheer you up.
Neşelen! Bizi kurtaracaklarından eminim.
- Cheer up! I'm sure we'll be saved.
Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
- Cheer up! It will soon come out all right.
Tom'un yerinde olmak istemem.
- I wouldn't like to be in Tom's shoes.
O, öğle yemeğinde zamanında olmak için babasına söz verdi.
- She promised her father to be in time for lunch.
Annem, kaygısız, neşeli ve iyi huyludur.
- My mother is carefree, cheerful and good-natured.
O ona yarın asılacaksın dedi. Bunu duymak kesinlikle onu teselli etmedi.
- They told him: Tomorrow you are to be hanged. Hearing that did not exactly cheer him.
Tom'un biraz teselliye ihtiyacı var.
- Tom needs a little cheering up.