Sıfatın ismiyle uyuşmak zorunda olduğunu unutma.
- Don't forget that the adjective must agree with its noun.
Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti.
- The girl's parents agreed to her request.
Birlikte çalışmayı kabul ettiler.
- They agreed to work together.
Onunla aynı fikirde olmak zorundayım.
- I have to agree with her.
Onlarla aynı fikirde olmak zorundayım.
- I have to agree with them.
Ben genellikle ona katılıyorum.
- I generally agree with her.
Ben onun fikrine katılıyorum.
- I agree with his opinion.
Tom Mary'nin önerilerinin iyi olanlar olduğunu kabul etti.
- Tom agreed that Mary's suggestions were good ones.
İstiridye bana iyi gelmiyor.
- Oysters don't agree with me.
Amerikalıların çoğu Başkan Wilson ile mutabık kalmıştı.
- Most Americans agreed with President Wilson.
Biz indirim oranı üzerinde mutabık kaldık.
- We have agreed on the rate of discount.
Bizim planımız için uygun musun?
- Are you agreeable to our plan?
Onu başkan olarak seçmeyi uygun buldular.
- They agreed to elect him as president.
the picture does not agree with the original; the two scales agree exactly.