Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
- I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
Emin olmak zorundasın.
- You've got to be certain.
Buraya ne zaman geldiği kesin değil.
- It is not certain when he came here.
Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
- Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
Bu kitap belirli bir değere sahiptir.
- This book has a certain value.
Belirli bir ölçüde ona güvenebilirim.
- I can trust him to a certain extent.
Ted'in oyunu kazanacağı belliydi.
- Ted was certain of winning the game.
Tom takdir edeceğin belli niteliklere sahip.
- Tom has certain qualities you'll appreciate.
Tom kesinlikle takımındaki herhangi biri kadar çok çalışıyor.
- Tom certainly works as hard as anyone else on his team.
Ben herhangi bir hata yapmadığımdan oldukça eminim.
- I'm pretty certain I haven't made any mistakes.
Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
- Tom certainly looks confident.
Tom, Mary'nin onun büyükbabasının altın saatini çaldığından oldukça emindi.
- Tom was reasonably certain that Mary had stolen his grandfather's gold watch.
Emin olmak zorundasın.
- You've got to be certain.
Kim olduğunu söylediğin kişi olduğundan emin olmak istiyorum.
- I want to be certain you are who you say you are.
Tom'un ne yapacağını bildiğinden emin olmak zorundayım.
- I have to make certain Tom knows what to do.
Tom'un onu yapmayacağından emin olmak bizim işimiz.
- It's our job to make certain Tom doesn't do that.
O, oyunu mutlaka kazanacak.
- He is certain to win the game.
Çeviri bir kadın gibidir. Güzelse güvenilir değildir. Güvenilirse kesinlikle güzel değildir.
- Translation is like a woman. If it is beautiful, it is not faithful. If it is faithful, it is most certainly not beautiful.
Niyetlerinizin güvenilir olduğuna eminim.
- I'm certain that your intentions are honorable.
Bu maçı kimin kazanacağı hala belli değil.
- It's still not certain who's going to win this match.
Sami, Leyla'nın ölümü için kimin sorumlu olduğunu bildiğinden emindi.
- Sami was certain he knew who was responsible for Layla's death.
Sadece üç saat uyuduysan, kesinlikle sınavda iyi yapmayacaksın.
- If you’ve only slept for three hours, you certainly won’t do well in the exam.
Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
- Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
Tom'un kesinlikle bazı oldukça eski-moda fikirleri var.
- Tom certainly has some pretty old-fashioned ideas.
Bazı çevreler aynı şeyi ısrarla söyleyip duruyorlar.
- Certain circles keep saying the same thing insistently.
Muayyen dillere çevirisi anlamsız olan cümleler vardır ve bu yüzden, sakınılması gerekir.
- There are sentences whose translation into certain languages is senseless and, therefore, should be avoided.
Certain people are good at playing (contract) bridge.
Tom certainly should've kept his promise.
- Tom certainly should have kept his promise.
Tom certainly is an odd kid.
- Tom certainly is a strange kid.
... why I made certain decisions, that instead of regretting ...
... These are a lot trickier. If the FAA mandates a certain firmware for a 747, it's probably ...