Yaşlı adam yalnız yaşıyor.
- The old man lives alone.
Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
O yalnız başına kahvaltı yaptı.
- He had breakfast all alone.
Ormanda yalnız başına yaşadı.
- He lived alone in the forest.
Ben gidersem kimsesiz olacaksın.
- If I go, you'll be all alone.
Hiroko orada tek başına oturdu.
- Hiroko sat there all alone.
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
- Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
Hiroko orada tek başına oturdu.
- Hiroko sat there all alone.
Sadece yalnız bırakılmak istediler.
- They just wanted to be left alone.
Sadece yalnız kalmak istediklerini söylediler.
- They said they only wanted to be left alone.
She walked home alone.
The responsibility is theirs alone.
The job was to hard for me to do alone.
I can't ask for help because I am alone.
... going to want those 747s designed so that the FAA and the FAA alone gets to choose what ...
... Just last year alone, we had over 1,000 schools in the ...