O, muharebede yaralandı.
- He was wounded in battle.
Savaş alanında defalarca kefeni yırttı.
- He cheated death many times on the battlefield.
Müttefikler bazen savaştan kaçınamadı.
- Sometimes the Allies could not avoid battle.
Bir çatışmayı kaybetmek savaşı kaybetmek anlamına gelmez.
- Losing a battle doesn't mean losing the war!
Tom silahlı çatışmadan sağ salim kaçtı.
- Tom escaped the gun battle alive and well.
Alzheimer hastalığı ile uzun bir mücadeleden sonra Tom geçen kış vefat etti.
- Tom passed away last winter after a long battle with Alzheimer's disease.
Ben hastalıkla mücadele edeceğim.
- I will battle with illness.
Gerçekten bir kavga istemiyorum.
- I really don't want a battle.
Oğlan ciddi bir hastalıkla mücadele etti.
- The boy battled against a serious illness.
Greenpeace çevreyi korumak için büyük bir mücadele veriyor.
- Greenpeace is fighting an uphill battle to save the environment.
Sen bütün çarpışmaları kazanabilirsin ama savaşı kaybedebilirsin.
- You can win all the battles yet lose the war.
Ben kendi savaşımı veriyorum.
- I fight my own battles.
The cavalry, by way of distinction, was called the battle, and on it alone depended the fate of every action. - William Robertson.
... So suddenly, the battle for the second screen is-- ...
... Humans ride into battle on horseback for the first time. ...