Kasaba çevresinde cinsel ilişkide bulunan çiftleri görmek sizi rahatsız etmiyor mu?
- Doesn't it irritate you to see couples making out around town?
Tom Mary'nin çevresinde olmak istemiyor.
- Tom doesn't want to be around Mary.
Dünya senin etrafında dönmüyor.
- The world doesn't revolve around you.
Biz gölün etrafında yürüdük.
- We have walked all around the lake.
Onu arayarak etrafta gezindi.
- She walked around looking for him.
Etrafta bir kalabalık toplandı.
- A crowd gathered around.
Çevredeki herkes çok çalışır.
- Everyone around the area works hard.
Senin için çevredekilere sormamı ister misin?
- Would you like me to ask around for you?
Sami benzini Leyla'nın evinin çevresine serpti.
- Sami splashed gasoline around Layla's house.
Tom bir an durakladı ve çevresine bakındı.
- Tom paused for a moment and looked around.
Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
- The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.
O, etrafına baktı, ama hiçbir şey göremedi.
- She looked around, but she couldn't see anything.
İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.
- Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Bu civarda bir postane var mıdır?
- Is there a post office around here?
Bu civarda çok az sayıda ev var.
- There are few houses around here.
Kedim odada oraya buraya koşuyor.
- My cat is running around the room.
After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.
Neden bu kıyafetler ortalıkta duruyor?
- Why are these clothes lying around?
o evine içine doğru koştuğunda , kedi kasılarak ipliğin etrafında yürüyordu.
- The cat was strutting around the yard, when it suddenly ran into the house.
Doğru, daha ayakkabılarını giyememişken; yalan, dünyanın öbür ucuna gitmiştir bile.
- A lie can travel halfway around the world while the truth is putting on its shoes.
Hâlâ bu civarda mısın?
- Are you still around?
Sanırım o bu civarda.
- I think it's around here.
Benim abim yaklaşık 12 yaşındayken Japon halk şarkılarına ilgi duymaya başladı.
- My older brother started to take interest in Japanese folk songs when he was around 12 years old.
Tom yaklaşık 2.30 civarında geri dönecek.
- Tom will be back around 2:30.
O hızla arkaya döndü.
- She turned around quickly.
O buralarda bir yerde yaşıyor.
- He lives somewhere around here.
Tom'un fikirlerinin buralarda fazla ağırlığı yoktur.
- Tom's opinions don't carry much weight around here.
Onun sesini duyduğunda geriye döndü.
- She turned around when she heard his voice.
Ben seslendiğimde geriye döndü.
- He turned around when I called.
Julien, John Lennon gibi, yuvarlak gözlükler takıyor.
- Julien wears round glasses, like John Lennon.
Dünya yuvarlaktır, düz değil.
- The earth is round, not flat.
Orada 30 yaşın altında hiç kimse yoktu.
- There was nobody under 30 around.
Tom odayı araştırdı ama orada başka hiç kimse yoktu.
- Tom looked around the room, but no one else was there.
Onlar bütün yıl boyunca çalışmak zorundaydılar.
- They had to work all year round.
Burada bütün yıl boyunca hava sıcak.
- It's warm here all the year round.
B: Oh, he's still around. He's feeling better now.
She went around the track fifty times.
She spun around a few times.
The jackals began to gather around .
I'll see you around .
{{|}}.
She turned round and scowled at me.
- She turned around and scowled at me.
... which a guy named Gulley Jimson would go around and ...
... Around 1 00 B.C., a Chinese emperor sends an envoy to the west ...