Bir şiiri başka bir dile çevirmek zordur.
- It is difficult to translate a poem into another language.
Bana başka bir kamera göster.
- Show me another camera.
Her ev diğerine bağırma mesafesindedir.
- Each house is within shouting distance of another.
Diğer sigarayı yaktı fakat onu derhal söndürdü.
- He lit another cigarette, but immediately put it out.
Onu bir daha deneyeceğiz.
- We're going to give it another try.
Buna bir daha bakmanı istiyorum.
- I'd like you to take another look at this.
Bir kelime başka dilden ödünç alındığı zaman, sık sık aynı anlama sahip olarak başlar; ancak her iki dilde de sürekli kullanımı ile, şimdi ayrı kelimeler farklı çağrışımları artırabilir.
- When a word is borrowed from another language, it frequently begins by having the same meaning; but with continued use in both languages, the now separate words may accrete disparate connotations.
Bu, farklı bir çift ayakkabı.
- This is an another pair of shoes.
O, başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemediğinden dolayı odadan ayrılmayacak.
- She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
Otobüsler art arda ayrıldı.
- The buses left one after another.
Bu kitabı başka bir tanesiyle değiştirmek istiyorum.
- I'd like to exchange this book for another one.
Bu gömleği sevmiyorum. Bana başka bir tane göster.
- I don't like this shirt. Show me another.
Lütfen bir tane daha al.
- Please take another one.
Lütfen bana başka bir tane daha gösterin.
- Please show me another one.
Tom bir şey söyleyen fakat başka birini yapan insan türü değildir.
- Tom isn't the kind of person who says one thing but does another.
Başka biri oldum gibi hissediyorum.
- I feel like another person.
Ünlü yazar bir başka en çok satan kitabı oluşturdu.
- The famous author created another best-selling book.
Sophie bilinmeyen bir gönderenden gelen bir başka mektup almak için can atıyordu.
- Sophie had been looking forward to getting another letter from the unknown sender.
Bir ağaç ölürse yerinde bir başkası yetişir.
- If a tree dies, plant another in its place.
Bunu sevmedim. Bana bir başkasını göster.
- I don't like this. Show me another.
Bir gün geçti. Sonra diğeri.
- One day passed. Then another.
O konuşurken çoğunlukla bir konudan diğerine atlar.
- He frequently jumps from one topic to another while he is talking.
Fadıl asla başka birisine zarar veremez.
- Fadil can never hurt another person.
Bir ağaç ölürse yerinde bir başkası yetişir.
- If a tree dies, plant another in its place.
Bir başarısızlığı bir başkası izledi.
- One failure followed another.
1979 , Micheal Ende , The Neverending Story , p.53 , ISBN 0140386335.
... That's another sport. ...
... would go from a quarter billion to half in 16 centuries and from half to one in another ...