Bu silah için bir ruhsatım var.
- I have a permit for this gun.
Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
- Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.
- It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
Tom'un bizim arka bahçede kamp yapmasına müsaade ettim.
- I permitted Tom to camp in our backyard.
He was ultimately cleared, but during that period, Mr. Ackman said, his lawyers would not permit him to defend himself publicly.