Ev hesaplarını eşim tutar.
- My wife keeps the household accounts.
Ben olay için hesap vereceğim.
- I will account for the incident.
Biz onun gençliğini hesaba katmalıyız.
- We must take his youth into account.
Onun çalışmalarını eleştirirken henüz tecrübesiz olduğunu hesaba katmalısın.
- When you criticize his work, you should take into account his lack of experience.
O, nasıl kaçtığını açıklamak durumunda kaldı.
- He gave an account of how he had escaped.
Üç kişi kazayla ilgili üç farklı açıklama yaptı.
- The three people gave three different accounts of the accident.
Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
- For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
Hesap verme mecburiyeti yoktu.
- There was no accountability.
Yeni muhasebe prosedürleri giderleri rapor etmek için farklı formları doldurmamızı gerektirir.
- The new accounting procedures require us to fill out different forms for reporting expenses.
Sami'nin hikayesi Leyla'nın açıklamasına uyuyor.
- Sami's story fit Layla's account.
Sorun, o nedenle önemlidir.
- The problem is important on that account.
Böyle bir şey hiç önemli değil.
- Such a thing is of no account.
Kaza tanımın sürücününkine uyuyor.
- Your account of the accident corresponds with the driver's.
Erkek kardeşimin bir Twitter hesabı var.
- My brother has a Twitter account.
Maç kar nedeniyle ertelendi.
- The game was delayed on account of snow.
İşini değerlendirirken, onun deneyim eksikliğini de hesaba katmalıyız.
- In judging his work, we must take his lack of experience into account.
Hesap verme mecburiyeti yoktu.
- There was no accountability.
Ben olay için hesap vereceğim.
- I will account for the incident.
CFIT son altı yıldır çarpışmaların sadece üçte birinin üzerinde olduğunu açıklamasına rağmen ölümlerin %53'üne sebep oldu.
- Although CFIT accounted for just over a third of crashes in the past six years, it caused 53% of the deaths.
Banka hesabını bilmemizde bir sakınca var mı?
- May we know your bank account?
Tom'un Cayman Adaları bir banka hesabı var.
- Tom has a bank account in the Cayman Islands.
Sami'nin hikayesi Leyla'nın açıklamasına uyuyor.
- Sami's story fit Layla's account.
Onun açıklamasında bazı belirsiz noktalar var.
- There are some unclear points in his account.
Onun gençliğini göz önünde tutmalıyız.
- We should take his youth into account.
No satisfactory account has been given of these phenomena.
who evidently a glutton for work, it struck him, was having a quiet forty winks for all intents and purposes on his own private account while Dublin slept.
We must account for the use of our opportunities.
An officer must account with or to the treasurer for money received.
to keep one's account at the bank.
Idleness accounts for poverty.
I've opened an account with Wikipedia so that I can contribute and partake in the project.
An account of a battle.
... Remember, our algorithms take into account human taste. ...
... maker, he's prompted to create an account. ...