to a great depth; with depth; far down; profoundly; deeply

listen to the pronunciation of to a great depth; with depth; far down; profoundly; deeply
İngilizce - Türkçe

to a great depth; with depth; far down; profoundly; deeply teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

deep
derin derin

Sadece bizim aramıza, o çok derin derin düşünmez. - Just between us, he doesn't think very deeply.

Bob o konuyu derin derin düşündü. - Bob thought deeply about that matter.

deep
deniz

Hazine, denizin derinliklerine gömüldü. - The treasure was buried in the deepest of the sea.

Deniz kendi kendine derinleşecek. - The sea will turn deep by itself.

deep
kalın
deep
karmaşık
deep
anlaşılmaz

Onun romanları benim için çok anlaşılmazdır. - His novels are too deep for me.

deep
{f} derince
deep
yoğun

Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız. - We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow.

deep
(duygu) derin
deep
(the ile) deniz
deep
derine inen
deep
alçak
deep
{s} keskin
deep
tok yürekten
deep
{s} tok (ses)
deep
gizli ve geniş planlar
deep
{s} pes

Tom'un pes bir sesi var. - Tom has a deep voice.

deep
{s} yürekten

Tom Mary'yi yürekten seviyor. - Tom has a deep affection for Mary.

Ben sanatla yürekten ilgiliyim. - I am deeply interested in art.

deep
{s} ağır
deep
{s} şiddetli, ağır
deep
ciddi/boğuk/koyu/derin
İngilizce - İngilizce
deep
to a great depth; with depth; far down; profoundly; deeply