O günü açık bir biçimde hatırlıyorum.
- I remember that day clearly.
Profesör, çalışmasının konusunu kısa ve açık bir biçimde anlattı.
- The professor briefly and clearly described the topic of his study.
Bu sözcüğü açıkça tanımlayabilir misiniz?
- Can you clearly define this word?
Bu içecek açıkça çay ile aynı tadı içeriyor.
- This drink clearly has the same flavor as tea.
Hâlâ apaçık hatırlıyorum. Yedi ya da sekiz yıl önceydi. Tam olarak nerede? Sen de orada mıydın?
- I still clearly remember. It was seven or eight years ago. Where exactly? Were you also there?
Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
- Wilson clearly had the best chance to win.
Şüphesiz, o, biyoteknoloji hakkında çok şey biliyor.
- Clearly, she knows a lot about biotechnology.
Bu anlaşılır biçimde düzeltilmedi.
- This clearly hasn't been proofread.
Ben anlaşılır biçimde düşünmüyordum.
- I wasn't thinking clearly.
Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
- I agree with you to a degree.
He was clearly wrong on all points but one.