titreyen

listen to the pronunciation of titreyen
Türkçe - İngilizce
trembling

His trembling hands belied his calm attitude. - Titreyen elleri onun sakin davranışını yalanladı.

He tried to seem calm but his trembling hands betrayed him. - Sakin görünmeye çalıştı ama titreyen elleri onu ele verdi.

oscillatory
quavering
vibratile
tremulous
thrilling
wavering
wavy
shaking

He tried to maintain a calm expression, but his shaking hands betrayed him. - O, sakin bir ifadeyi sürdürmeye çalıştı, ama onun titreyen elleri ona ihanet etti.

atremble
quaking
aflutter
{i} shuddering
{i} quivering
(Tıp) vibratory
atingle
titreyen kamışlı alet
vibrating reed instrument
titreyen yıldız
pulsar
titre
(Kimya) titration
titre
{f} quaver
titre
{f} quivering
titre
{f} tremble

The timid man trembled with fear. - Ürkek adam korkuyla titredi.

She felt her knees tremble. - O, dizlerinin titrediğini hissetti.

titre
{f} flickering
titre
{f} quaking
titre
{f} shuddering
titre
{f} quiver

This could make any girl quiver. - Bu herhangi bir kızı titretebilir.

titre
vibrate

Tom felt his cell phone vibrate in the inside pocket of his jacket. - Tom ceketinin iç cebinde cep telefonun titrediğini hissetti.

Tom's phone vibrated. - Tom'un telefonu titreşti.

titre
{f} shudder

You said a word that makes me shudder. - Beni titreten bir söz söyledin.

titre
titre
titre
shiver

Tom shivered convulsively. - Tom sarsıcı bir şekilde titredi.

The mere thought of a snake makes me shiver. - Bir yılanı sadece düşünmek beni titretiyor.

titre
{f} quake
titre
{f} shivering

Tom started shivering. - Tom titremeye başladı.

Maria came back into the house shivering, and sat in front of the heater. - Maria titreyerek eve geri döndü ve ısıtıcının önüne oturdu.

titre
{f} palpitating
titre
{f} trembling

Tom felt Mary trembling against him. - Tom Mary'nin ona karşı titrediğini hissetti.

He tried to seem calm but his trembling hands betrayed him. - Sakin görünmeye çalıştı ama titreyen elleri onu ele verdi.

titre
doddering
titre
titratable
titre
dither
Titre
(Tıp) titer
titre
flicker

This fluorescent lamp is starting to flicker. We'll have to replace it. - Bu floresan lamba titreşmeye başlıyor. Onu değiştirmemiz gerekecek.

After one last flicker, the candle went out. - Son bir titremeden sonra mum söndü.

üzerine titreyen
jealous of
üzerine titreyen
devoted
İngilizce - İngilizce

titreyen teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

titre
The strength or concentration of a solution that has been determined by titration
titre
To determine a titre, especially by titration
titre
A measure of concentration of a substance In this Report, an estimate of the concentration of a TSE agent in a tissue or tissue sub-fraction
titre
the concentration of a solution as determined by titration
titre
linear density (See also denier, decitex )
titre
{i} amount of material needed to complete a reaction in a solution (Chemistry)
titre
a measure of the concentration or activity of an active substance
Türkçe - Türkçe
titrek
(Osmanlı Dönemi) MÜTERA'İD
İngilizce - Türkçe

titreyen teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

titre
titre etme
titre
titre
titre
(Tıp) Birim hacımdaki miktarı bilinen standard
titreyen