timing teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- en uygun zamanda yapma
- (Biyokimya) süreleme
- hızını ölçme
- zamanlama yaparak
- rastlatma
- {f} zamanla
Zamanlaman mükemmeldi.
- Your timing was excellent.
Zamanlama her şeydir.
- Timing is everything.
- zamanlama
Zamanlama her şeydir.
- Timing is everything.
Zamanlamanız mükemmel.
- Your timing's perfect.
- {i} (motorda) avans ayarı
- {i} zamanında davranma
- {i} zamanını ölçme
- timing gears motorun içinde valf ayarını temin eden iki dişli
- {f} zamanla: prep.zamanlayarak
- saat tut/ayarla
- {i} süre tutma
- {i} zamanlama, (bir şeyi) en uygun zamanda yapma
- {i} saat tutma
- {i} hızını
- ayarlama
- (Askeri) SÜRE ZAMAN; ZAMANLAMA
- {i} zamanlam
Zamanlama her şeydir.
- Timing is everything.
Zamanlama çok önemli olacak.
- The timing will be crucial.
- (İnşaat) zaman ayarı
- avans ayarı
- time
- kere
İki kere yedi on dörttür.
- Two times seven is fourteen.
Dört kere beş 20'dir.
- Four times five is 20.
- time
- vakit
O, yarın bu vakitte Londra'da olacak.
- He will be in London at this time tomorrow.
Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak.
- He will be talking with his family at this time tomorrow.
- time
- defa
Bu defa hatalı olan benim gibi görünüyor.
- This time, it looks like it is me who is wrong.
Savaş alanında defalarca kefeni yırttı.
- He cheated death many times on the battlefield.
- time
- zaman
Ne zaman geri döneceksin?
- What time will you be back?
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
- Some read books just to pass time.
- time
- süre
Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
- They have lived here for a long time.
Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var?
- How much time does she need to translate this book?
- timing belt
- (Tekstil) zamanlama kayışı
- timing diagram
- zamanlama çizeneği
- timing gear
- zamanlama dişlisi
- timing error
- zamanlama hatası
- timing analyzer
- zamanlama çözümleyicisi
- timing belt
- (Mühendislik) Triger kayısı
- timing chain
- tevzi zinciri, dağıtım zinciri
- timing master
- zamanlama mastırı
- timing matrix
- zamanlama matris
- timing of
- zamanlama
- timing adjustment
- (Otomotiv) ateşleme ayan
- timing belt cover
- (Otomotiv) triger kayışı
- timing belt pulley
- (Otomotiv) triger kayış kasnağı
- timing chain
- zamanlama zinciri
- timing chain
- (Otomotiv) dağıtım zinciri
- timing chain
- (Otomotiv) zaman zinciri
- timing chain
- (Otomotiv) tevzi zinciri
- timing consideration
- zaman yer alma hesabı
- timing consideration
- (Askeri) ZAMAN YERALMA HESABI: Füze atış üssü hassasiyetinin etüdünde, füze veya aksamının, koruyucu örtüsü dışında kaldığı için düşman tesirlerine karşı hassas bulunduğu fasılayı belirtmek üzere kullanılan bir terim
- timing cue
- (Pisikoloji, Ruhbilim) zamanlama ipucu
- timing diagram
- zamanlama cizenegi
- timing gear case
- (Otomotiv) tevzi dişlisi karteri
- timing gear case
- eksantrik dişli kapağı
- timing gear casing
- tevzi dişlisi muhafazası
- timing gear cover
- tevzi dişlisi kapağı
- timing gear cover
- eksantrik dişli kapağı
- timing gear housing
- tevzii kapağı boşluğundan
- timing gear kit
- tevzi dişlisi kiti
- timing gear plate
- tevzi dişlisi plakası
- timing gears
- (Otomotiv) zaman dişlileri
- timing information
- zamanlama bilgisi
- timing lamp
- avans lambası
- timing light
- (Otomotiv) avans tabancası
- timing mark
- (Otomotiv) avans işareti
- timing mark
- (Otomotiv) zamanlama işareti
- timing marks
- (Otomotiv) zaman işaretleri
- timing mechanism
- zamanlama mekanizması
- timing pin
- (Otomotiv) zamanlama pimi
- timing plate
- (Otomotiv) zamanlama pleyti
- timing plate spring
- (Otomotiv) zamanlama yayı
- timing pulley
- (Tekstil) zamanlama kasnağı
- timing pulse
- zaman ayar vurumu
- timing rate
- zamanlama oranı
- timing recovery
- zaman dayanagi kazanimi
- timing recovery
- zaman dayanağı kazanımı
- timing retarded
- (Otomotiv) ateşleme zamanı rötarı
- timing shaft
- kam dişlisi
- timing shaft
- kamalı mil dişlisi
- timing switch
- ayarlama şalteri
- timing system
- (İnşaat) zaman ayar düzeni
- timing valve
- (Otomotiv) zamanlama valfi
- time
- zamanı göre ayarlamak
- time
- zamanını/hızını kaydetmek
- time
- {i} tempo
- time
- {i} aralık
- time
- ayarlamak
- clock timing
- (Bilgisayar,Teknik) saat güdümünde zamanlama
- clock timing
- (Bilgisayar) saatle zamanlama
- ignition timing
- (Otomotiv) ateşleme zamanlaması
- ignition timing
- (Otomotiv) öndeleme değişimi
- investment timing
- (Ticaret) yatırımda zamanlama
- time
- (Kanun) önel
- time
- çarpı
Onu gördüğüm her an kalbim hızlı çarpıyor.
- My heart beats fast each time I see her.
Tom üç kez yıldırım tarafından çarpıldı.
- Tom has been struck by lightning three times.
- time
- dem
O zaman Japonya'da hiç demir yolu yoktu.
- There were no railroads at that time in Japan.
Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
- time
- vakitli
- time
- devran
- time
- gün
Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.
- These medicines should be taken three times a day.
O otobüs günde kaç kez çalışır?
- How many times a day does that bus run?
- time
- ahit
- time
- süresini ölçmek
- time
- sefer
Onlar her iki seferde de başarısız oldu.
- They failed both times.
Her zaman bir sonraki sefer vardır.
- There's always a next time.
- time
- posta
Postane saat kaçta kapanır?
- What time does the post office close?
Sonunda bu son üç hafta boyunca almış olduğum postaları yanıtlamak için zamanım var.
- I finally have time to reply to the mail that I have received these past three weeks.
- time
- nihayet
Tom nihayet öğle yemeği sırasında buraya geldi.
- Tom finally got here around lunch time.
Nihayet bu üç hafta içinde aldığım postayı yanıtlamak için zamanım var.
- Finally I have time to reply to the mail I received these three weeks.
- time
- (Kanun) mehil
- time
- senkronize etmek
- time
- yol
Hangi yoldan giderseniz gidin, aynı zamanda götürecektir.
- Whichever way you take, it'll take you the same time.
Tren yola çıkmadan önce biraz zaman var.
- There is a little time before the train departs.
- time
- hızını ölçmek
- time
- usul
- time
- -in zamanını ölçmek
- centrifugal timing mechanism
- santrifüj avans tertibatı
- ignition timing
- ateşleme ayarı
- ignition timing
- avans değişimi
- ignition timing shaft
- ateşleme ayar mili
- injection timing device
- püskürtme zamanlama aygıtı
- injection timing hub
- püskürtme zamanlama göbeği
- injection timing sleeve
- püskürtme zamanlama bileziği
- spark timing
- ateşleme ayarı
- time
- çağ
O kale eski antik çağda inşa edilmiştir.
- That castle was built in ancient times.
Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı.
- Salt was a rare and costly commodity in ancient times.
- time
- zamanlamak
- time
- zamanı -e göre ayarlamak
- time
- an
- time
- devir
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
- time
- müddet
Bir müddet yürüyerek göle geldik.
- Having walked for some time, we came to the lake.
- That player´s got a good sense of timing
- O oyuncu iyi zamanlama yapıyor
- Timing belt
- trigel kayısı
- centrifugal timing mechanism
- santrifüj avans tertibatı
- lap timing
- Tur zamanı, tur zamanlaması
- matter of timing
- zamanlama meselesi
- memory timing
- bellek zamanlama
- time
- seferde
- time
- sefere
Bir dahaki sefere bunun bedelini ödersin!
- Next time you'll pay for it!
Gelecek sefere oyunu kazanacağım.
- I will win the game next time.
- timings
- zamanlamaları
- two-timing
- İki zamanlama
- valve timing
- supap ayarı
- Entry of Doffer Timing Window
- (Tekstil) Takım Değiştiricinin Zamanlanmasının Girişi" ekranı
- Ring Spinning Machine Timing Window
- (Tekstil) Ring İplik Makinesini Zamanlama ekranı
- actual ignition timing
- (Otomotiv) gerçek ateşleme zamanı
- advance timing
- avans zamanlaması
- advanced ignition timing
- (Otomotiv) yüksek avans
- advanced timing
- (İnşaat) yüksek avans
- attack timing
- (Askeri) TAARRUZ ZAMANLAMASI: Patlama ve paralanmaların olduğu veya silahların amaçlanan hedeflere ulaştığı tahmini veya gerçek zaman
- attack timing
- (Askeri) taarruz zamanlaması
- clock timing
- saat gudumunde zamanlama
- deceleration timing
- (Otomotiv) yavaşlama zamanlaması
- fuel injection timing
- (İnşaat) avans
- ideal ignition timing
- (Otomotiv) ideal avans eğrisi
- ignition timing
- (İnşaat) ateşleme zaman ayarı
- injection pump timing
- (Otomotiv) enjeksiyon pompa zamanlaması
- injection timing
- püskürtme zamanlaması
- injection timing
- (Otomotiv) enjeksiyon zamanlaması
- injection timing
- pompa sente ayarı
- injection timing device
- (Otomotiv) enjeksiyon avans tertibatı
- injection timing hub
- (Otomotiv) püskürtme ayar göbeği
- injection timing sleeve
- (Otomotiv) püskürtme ayar bileziği
- local timing generator
- (Askeri) yerel zamanlama üreteci
- master timing generator
- (Askeri) ana zamanlama üreteci
- pixel timing
- (Telekom) benek zamanlaması
- positioning, velocity, and timing
- (Askeri) mevki, hız ve zamanlama
- project timing
- proje zamanlama
- reflex timing
- (Tıp) refleksogram
- round trip timing
- (Askeri) gidiş-dönüş zamanlaması
- sequencing and timing
- sekans ve zamanlama
- time
- {f} saat tutmak
- time
- {f} zamanlama yapmak
- time
- {i} doğum zamanı
- time
- {f} süre tutmak
- time
- {i} zaman, vakit: It'll take a long time. Çok zaman ister. It's time for bed. Artık yatma zamanı geldi. Now's exactly the right time! Şimdi tam
- time
- {f} zamanlama yap
- time
- {i} vade
- time
- {f} tempo tutmak
- time
- uydurmak
Zamana ayak uydurmak için gazeteler okurum.
- I read newspapers in order to keep up with the times.
Zamana ayak uydurmak için gazeteler okumalısın.
- You should read the newspapers in order to keep up with the times.
- time
- {f} kurmak
Bu fabrikayı kurmak, uzun bir zamana ve bir sürü paraya mal oldu.
- It took a long time and a lot of money to build this factory.
Duydum ki İngiliz insanlarla arkadaşlık kurmak zaman alıyor.
- I hear it takes time to make friends with the English people.
- time
- {f} 1. zamanlamak, (belirli bir zamana) denk getirmek, rastlatmak, (belirli bir zamana göre) ayarlamak, planlamak: He timed it so that he'd
- time
- zaman saat Saat / Zaman
- time
- zamanlamak, (belirli bir zamana) denk getirmek, rastlatmak, (belirli bir zamana göre) ayarlamak, planlamak: He timed it so that he'd
- time
- saat tut/ayarla
- time
- {i} zaman,zama
- time
- {f} temposunu belirlemek
- time
- {i} uygun zaman
Ben uygun zamanda bunu ona anlatacağım.
- I will tell it to him at the proper time.
Araştırmanın sonuçları uygun zamanda açıklanacak.
- The results of the survey will be announced at the appropriate time.