timepiece

listen to the pronunciation of timepiece
İngilizce - Türkçe
saat
kronometre
(isim) kronometre
watch
{f} bakmak

Biz hangi programın açık olduğuna bakmaksızın televizyon izlemeye eğilimliyiz. - We are apt to watch television, irrespective of what program is on.

watch
{f} gözlemek
watch
{i} dikkat etme

Onunla konuşurken lisanına dikkat etmelisin. - You should watch your language when you talk to her.

Tom dikkat etmemiz gereken potansiyel sorunların bir listesini yaptı. - Tom made a list of potential problems that we should watch out for.

watch
tarassut etmek
watch
nezaret etmek
watch
(Bilgisayar) gözle

Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer. - One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching.

Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu. - She was watching TV with tears in her eyes.

watch
(Askeri) gemilerde beklenen nöbet
watch
(Askeri) vardıya
watch
-e göz kulak olmak
watch
gözetleme
watch
{f} izle

Code Lyoko'yu izlemeyi seviyorum. - I like watching Code Lyoko.

Babam genellikle akşam yemeğinden sonra televizyon izler. - My father usually watches television after dinner.

timepieces
saatler
watch
{f} kollamak
watch
{i} gözetleme, tarassut
watch
(Askeri) GÖREV SÜRESİ: Bak. "tour of duty"
watch
{f} gözetlemek
watch
{i} nöbetçilik, nöbet tutma
watch
{i} nöbet yeri/süresi
watch
{i} gözaltı
watch
{i} kol saati; cep saati
watch
{f} yolunu gözlemek
İngilizce - İngilizce
Any device that measures or registers time; a clock or watch, especially one lacking a chime or other striking mechanism
{n} a clock or watch
A clock, watch, or other instrument, to measure or show the progress of time; a chronometer
A timepiece is a clock, watch, or other device that measures and shows time. a clock or watch
a measuring instrument or device for keeping time
{i} watch
timepieces
plural of timepiece
timepiece

    Heceleme

    time·piece

    Türkçe nasıl söylenir

    taympis

    Telaffuz

    /ˈtīmˌpēs/ /ˈtaɪmˌpiːs/

    Etimoloji

    () time +‎ piece