İki kere iki dört eder.
- Two times two is four.
Dört kere beş 20'dir.
- Four times five is 20.
Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.
- I had a good time last evening.
Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak.
- He will be talking with his family at this time tomorrow.
Film yıldızı söylediği bütün düşüncesiz şeylerden dolayı hatasını kabul etmekte defalarca zorlandı.
- The movie star ate crow many times because of all the thoughtless things she said.
Savaş alanında defalarca kefeni yırttı.
- He cheated death many times on the battlefield.
Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
- Some read books just to pass time.
Ne zaman geri döneceksin?
- What time will you be back?
Oda uzun süredir boş.
- The room has been empty for a long time.
Bu kitabı tercüme etmek için ne kadar süreye ihtiyacı var?
- How much time does she need to translate this book?
Bu film gerçekten ebedi bir başyapıt.
- This movie is indeed a timeless masterpiece.
İnternet hakkında sevdiğim tek şey onun ebediyetidir.
- One thing I love about the internet is its timelessness.
Beş çarpı iki ona eşittir.
- Five times two equals ten.
Öğretmen çocukları, yaramazlık ettiklerinde ya da çarpım tablolarını ezbere okuyamadıklarında döverdi.
- The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables.
O zaman Japonya'da hiç demir yolu yoktu.
- There were no railroads at that time in Japan.
O zaman Japonya'da demiryolları yoktu.
- There were no railroads in Japan at that time.
Otobüs her gün kaç kez çalışır?
- How many times does the bus run each day?
O otobüs günde kaç kez çalışır?
- How many times a day does that bus run?
Bir dahaki sefere beni görmeye geldiğinde, sana kitabı göstereceğim
- Next time you come to see me, I will show you the book.
Bir mıknatıs bir seferde çok sayıda çiviyi toplayabilir ve tutabilir.
- A magnet can pick up and hold many nails at a time.
Postacı ne zaman gelir?
- What time does the mailman come?
Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
- If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
Nihayet bu üç hafta içinde aldığım postayı yanıtlamak için zamanım var.
- Finally I have time to reply to the mail I received these three weeks.
Tom nihayet öğle yemeği sırasında buraya geldi.
- Tom finally got here around lunch time.
Hangi yoldan giderseniz gidin, aynı zamanda götürecektir.
- Whichever way you take, it'll take you the same time.
Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum.
- If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
Uzun süredir ondan ilk kez bir çağrı aldım.
- I had a call from her for the first time in a long time.
Diaoyu adaları çok eski çağlardan beri Çin toprağı olmuştur.
- The Diaoyu Islands have been Chinese territory since ancient times.
Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
- Times are tough. Try to be strong!
Bir müddet yürüyerek göle geldik.
- Having walked for some time, we came to the lake.
Aziz Augustine tarafından yazılan İtiraflar bize ortodokslukta biten entelektüel arayışın zamansız bir hikayesini anlatır.
- Confessions by St. Augustine tells us the timeless story of an intellectual quest that ends in orthodoxy.
Bir dahaki sefere bunun bedelini ödersin!
- Next time you'll pay for it!
Gelecek sefere iyi şanslar.
- Better luck next time.
Zamana ayak uydurmak için gazeteler okurum.
- I read newspapers in order to keep up with the times.
Zamana ayak uydurmak için gazeteler okumalısın.
- You should read the newspapers in order to keep up with the times.
Duydum ki İngiliz insanlarla arkadaşlık kurmak zaman alıyor.
- I hear it takes time to make friends with the English people.
Bu fabrikayı kurmak, uzun bir zamana ve bir sürü paraya mal oldu.
- It took a long time and a lot of money to build this factory.
Ben uygun zamanda bunu ona anlatacağım.
- I will tell it to him at the proper time.
Toplantımız için uygun zaman bulabilir misin?
- Can you find suitable time for our meeting?
A computer keeps time using a clock battery.
We had a wonderful time at the party.
In my time, we respected our elders.
These times were erroneously converted between zones.
That is four times as heavy as this.
Let's synchronize our watches so we're not on different time.
Okay, but this is the last time. No more after that!.
O the times, O the customs! (Cicero).
The bomb was timed to explode at 9:20 p.m.
The algorithm runs in O(n^2) time.
the ebb and flow of time.
It's time we were going.
I have heard this story scores of times.
- I've heard this story scores of times.
That is a pure waste of time.
- It is a sheer waste of time.