Sami, Leyla'nın taytını giyiyordu.
- Sami wore Layla's tights.
Balerinler tayt, tütü etek ve bale ayakkabısı giyiyorlardı.
- The ballerinas wore tights, tutus and ballet slippers.
O külotlu çorap giyiyor.
- She's wearing tights.
O, elimi kavradı ve onu sıkıca tuttu.
- She took hold of my hand and held it tightly.
O, elimden sıkıca tuttu.
- She held on to my hand tightly.
Göğsümde tatsız bir daralma hissettim.
- I felt an uncomfortable tightness in my chest.
Sanırım bu kazak sana çok dar.
- I think that sweater is too tight on you.
Tom gergin ip üzerinde yürümede iyidir.
- Tom is good at walking on a tightrope.
Tom gergin bir ip üzerinde dengesini sağlamaktadır.
- Tom is balancing on a tightrope.
O, kolumu sıkıca kavradı.
- She gripped my arm tightly.
O, elimi kavradı ve onu sıkıca tuttu.
- She took hold of my hand and held it tightly.
Sen o vidaları sıkmak zorundasın.
- You have to tighten those screws.
Sadece kalkmadan oturmak zorunda olacağız.
- We'll just have to sit tight.
Sami, kendisinin Leyla'nın kırmızı taytını giyerken çekilmiş fotoğraflarını yayınladı.
- Sami posted photos of himself wearing Layla's red tights.
Balerinler tayt, tütü etek ve bale ayakkabısı giyiyorlardı.
- The ballerinas wore tights, tutus and ballet slippers.
Ev ödemelerimizi yapmak için, kemerlerimizi sıkıştırmak zorunda kalacağız.
- To make our house payments, we're going to have to tighten our belts.
The mountain pass was made dangerous by its many tight corners.
We've grown tighter over the years.
That is one tight bicycle!.
Make sure the lid is closed tight.
We went drinking and got tight.
They flew in a tight formation.
Don't do that. That's tight.
I grew up in a poor neighborhood; money was very tight, but we made do.