O seni gördüğünde zevkten dört köşe olacak.
- Tom will be tickled pink when he sees you.
Burada olduğum için zevkten dört köşe oldum.
- I'm tickled pink to be here.
Bu sabahtan beri boğazımda bir gıcık var. Gerçekten soğuk algınlığına mı yakalandım.
- I've had a tickle in my throat since this morning. Have I really caught a cold?
Kendini gıdıklayamazsın.
- You can't tickle yourself.
Geçen gün gıdıklandım.
- I got tickled the other day.
Tom onu gıdıklamaya devam etti.
- Tom continued to tickle her.
Tom Mary'yi gıdıklamaya başladı.
- Tom began to tickle Mary.
I have a persistent tickle in my throat.
My nose tickles, and I'm going to sneeze!.
He tickled Nancy's tummy, and she started to giggle.
So tickle be the termes of mortall state, / And full of subtile sophismes, which do play / With double senses, and with false debate .