The country is trying hard to make up for her trade deficit.
- Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.
President Jefferson ordered a ban on trade with Europe.
- Başkan Jefferson Avrupa ile ticaret yasağını emretti.
We must promote commerce with neighboring countries.
- Komşu ülkelerle ticareti desteklemeliyiz.
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
Tom majored in business.
- Tom ticarette uzmanlaştı.
Slavery was a lucrative business.
- Köle ticareti kazançlı bir işti.
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
Did you know Tom was dealing drugs?
- Tom'un uyuşturucu ticareti yaptığını biliyor muydun?
They deal in rice at that store.
- Onlar o dükkânda pirinç ticareti yapıyorlar.
He deals in furniture.
- O, mobilya ticareti yapar.
Pangolins are said to be the world's most trafficked mammal.
- Karıncayiyenlerin dünyada en çok ticareti yapılan memeli olduğu söyleniyor.
Many small business owners belong to a chamber of commerce.
- Birçok küçük işletme sahipleri bir ticaret odasına aittir.
Terrorists attacked the World Trade Center in New York City in 2001.
- Teröristler 2001 yılında New York'ta Dünya Ticaret Merkezi'ne saldırdı.