Onu ortaya dökmekle tehdit etti.
- He threatened to make it public.
Mary ve John onu öldürmekle tehdit ettikten sonra, Tom polis koruması istedi.
- Tom asked for police protection after Mary and John threatened to kill him.
Tom Mary'yi tehdit etmekle terk etti.
- Tom threatened to leave Mary.
Tüm yapmak istediğimin Tom'u tehdit etmek olduğuna yemin ederim.
- I swear all I meant to do was to threaten Tom.
Tom'un biraz tehdit edilmiş hissettiğini düşünüyorum.
- I think Tom felt a bit threatened.
Tehdit edilmiş hissetmek zorunda değilsin.
- You don't have to feel threatened.
The rocks threatened the ship's survival.
He threatened me with a knife.
... our diplomats being threatened, Governor Romney put out a press release, trying to make political ...