Tüm yapmak istediğimin Tom'u tehdit etmek olduğuna yemin ederim.
- I swear all I meant to do was to threaten Tom.
Tom Mary'yi tehdit etmekle terk etti.
- Tom threatened to leave Mary.
Tom'un biraz tehdit edilmiş hissettiğini düşünüyorum.
- I think Tom felt a bit threatened.
Tom oldukça tehdit edilmiş hissetti.
- Tom felt quite threatened.
İftira niteliğinde, küçük düşürücü, müstehcen, uygunsuz, iffetsiz, pornografik, şiddet, suistimal, hakaret, tehdit ve taciz yorumlarına katlanılmaz.
- Slanderous, defamatory, obscene, indecent, lewd, pornographic, violent, abusive, insulting, threatening and harassing comments are not tolerated.
Facebook, Twitter, YouTube ve Blogger hayatımızı tehdit ediyor.
- Facebook, Twitter, YouTube and Blogger are threatening our life.
Bu sabah üç tane tehditkar telefon aldım.
- I received three threatening phone calls this morning.
İstasyona varmadan önce, gökyüzü tehditkar olmuştu.
- The sky had become threatening before I got to the station.
Tom Mary'ye tehdit edici bir görüntü verdi.
- Tom gave Mary a threatening look.
Tom zaten tehdit edici üç telefon mesajı aldı.
- Tom has already gotten three threatening phone messages.
Onu ortaya dökmekle tehdit etti.
- He threatened to make it public.
Mary ve John onu öldürmekle tehdit ettikten sonra, Tom polis koruması istedi.
- Tom asked for police protection after Mary and John threatened to kill him.
Tom gece tehdit eden ruhlar tarafından çevrildiğini düşündü.
- Tom thought he was surrounded at night by threatening spirits.
The rocks threatened the ship's survival.
He threatened me with a knife.
The black clouds threatened heavy rain.
... or threaten the poor faith and credit of the United States ...
... people or more in the future will have on the earth will endanger, will threaten our ...