Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Tom'a Mary ile ilgili ne düşündüğünü sordum.
- I asked Tom what he thought of Mary.
Bu konu ile ilgili düşüncelerini duymaya can atıyorum.
- I look forward to hearing your thoughts on this matter.
Tom'un yüzünde düşünceli bir bakış vardı.
- Tom had a thoughtful look on his face.
Oh, teşekkürler! Ne kadar düşünceli.
- Oh, thanks! How thoughtful.
Bir şarkıcı olduğunu düşündüğüm kız farklı bir kişi olduğunu kanıtladı.
- The girl who I thought was a singer proved to be a different person.
Ben onun babası olduğunu düşündüğüm adam tam bir yabancı olduğunu kanıtladı.
- The man who I thought was his father proved to be a perfect stranger.
Tom görüşünü kaybettiğini düşündüğünü söyledi.
- Tom told me that he thought he was losing his sight.
Seninle ilişkiyi bitirseydim, seninle tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımı sandım.
- I thought if I broke up with you, I'd never have to see you again.
Senin gibi bir kadın bulacağımı asla düşünmedim.
- I never thought I would find a woman like you.
Bunu hiç düşünmedim, dedi adam. Ne yapmalıyız?
- I've never thought about this, said the man. What should we do?
Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.
- Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.
Europa ve Enceladus'un, yüzeylerinin altında sıvı sudan oluşan bir okyanusa sahip oldukları düşünülmektedir.
- Europa and Enceladus are thought to have an ocean of liquid water beneath their surface.
O çok düşünceli ve sabırlı.
- She is very thoughtful and patient.
Düşüncelerini kağıda döktü.
- She put down her thoughts on paper.
Sanırım Tom ziyarete gelmek için çok geç olduğunu düşündü.
- I guess Tom thought it was too late to come visit.
Ben onun seni sevdiğini sanıyordum, ama gerçekte, o başka bir kız seviyordu.
- I thought he loved you, but as it is, he loved another girl.