Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
- A lot of English words are derived from Latin.
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
- I can't go out because I have a lot of homework.
Bu kitabı iyi biliyor gibisin; Kitaptan bir çok alıntı yapıyorsun.
- You seem to know this book very well; you use a lot of quotations from it.
Son zamanlarda, uzaktan eğitim hakkında bir çok konuşma vardı.
- Recently, there's been a lot of talk about distance education.
He wants to make gobs of money selling cassettes.
... I think a lot of people would not take someone seriously, ...
... But I think a lot of things that I would say, ...