Dünya ekvator çevresinde daha kalındır.
- The Earth is thicker around the equator.
Kan sudan daha kalın.
- Blood is thicker than water.
Dünya ekvator çevresinde daha kalındır.
- The Earth is thicker around the equator.
Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- If you shave your hair, it will grow back thicker.
Buz iki inç kalınlığında.
- The ice is two inches thick.
Aşkın ince olduğu yerde hatalar kalındır.
- Faults are thick where love is thin.
Çorba yoğunlaşana kadar kaynatın.
- Boil the soup down until it becomes thick.
Yoğun sis nedeniyle, sokağı görmek zordu.
- Because of the thick fog, the street was hard to see.
Buz bizim ağırlığımızı taşıyacak kadar kalın değil.
- The ice is not thick enough to hold our weight.
Zemin kalın bir halı ile kaplıdır.
- The floor is covered with a thick carpet.
Gemi, kalın sisle kaplı, şafakta yola çıktı.
- The ship, covered in thick fog, set sail at dawn.
Koyu, kremalı mantar çorbası severim.
- I love thick, creamy mushroom soup.
Onun koyu makyajı iğrençtir.
- Her thick makeup is disgusting.
Orman sık ve aşılmazdı.
- The forest was thick and impenetrable.
Kar o kadar sık düşmeye başladı ki küçük çocuk kendi elini göremedi.
- The snow began to fall so thickly that the little boy could not see his own hand.
Kar o kadar sık düşmeye başladı ki küçük çocuk kendi elini göremedi.
- The snow began to fall so thickly that the little boy could not see his own hand.
Ayaklarını sıcak tutmak için kalın çoraplar giymelisin.
- You need to wear thick socks to keep your feet warm.
Tostunun üstüne kalınca bal yaydı.
- She spread honey thickly on her toast.
The old clans are scattered now, but blood is thicker than water still, and you're welcome to the fireside of your kinsman!.
My mum’s gravy was thick but at least it moved about.
Thick darkness.
It was mayhem in the thick of battle.
I want some planks that are two inches thick.
We had difficulty understanding him with his thick accent.
Bread should be sliced thick to make toast.
The room was thick with reporters.