Pekâlâ. Diğer on beş Almanca cümleyi tercüme edip, ondan sonra ayrılacağım.
- All right. I'll translate another fifteen sentences in German, and then leave.
Ondan sonra, ayrıldım ama onların evinde çantamı unuttuğumu fark ettim.
- After that, I left, but then I realized that I forgot my backpack at their house.
O zamandan beri, Japonya'da büyük bir değişim oldu.
- Since then, a great deal of change has occurred in Japan.
O zaman onu görmediğine inanmıyorum.
- I cannot believe you did not see him then.
Hava çok soğuktu ve sonra üstüne üstlük çok geçmeden yağmur yağmaya başladı.
- It was very cold, and then before long it began to rain on top of it.
Öyleyse daha sonra tekrar geleceğim.
- Then I'll come again later.
İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
- If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
O zamanlar yemek yemek için eve giderdim.
- I used to go home to eat back then.
O zamanlar, tüm hesaplamalar elle yapıldı.
- Back then, all the calculations were done by hand.
Eğer bir yanlış görürsen sonra lütfen düzelt.
- If you see a mistake, then please correct it.
İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
- If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
Oh evet,haklısın.Pekala,bu senin ekonomik olan alışveriş şeklin öyleyse.
- Oh yes, you're right. Well, it's the way you shop that's tight-fisted then.
Arkadaşım olmak istiyorsan, öyleyse arkadaşımın arkadaşı da olursun.
- If you want to become my friend, then also become the friend of my friend.
Onun tekrar olmamasına asla izin vermemeye hemen karar verdim.
- I decided then and there to never let that happen again.
Hemen karar vermek zorundaydım.
- I had to decide right then and there.
Yarın akşam onunla akşam yemeği yiyeceğim, böylece o zaman onun fikrini öğreneceğim.
- I'm going to have dinner with him tomorrow night, so I'll feel him out then.
Oraya gitmek istemiyorsanız, o halde biz de oraya gitmeyiz.
- If you don't want to go there, then we won't go there.
Eğer bu cümleyi okuyabiliyorsan, o halde okuyabiliyorsundur.
- If you can read this sentence, then you're able to read.
Neler oluyor biliyor musun? - Hayır. O zaman bütün bunlar ne demek oluyor?
- Do you know what's going on? - No. What's it all about then?
Eğer beni bu şekilde tanımıyor idiysen, kısaca beni tanımamışsın demektir.
- If you didn't know me that way then you simply didn't know me.
En ilginç bilgi çocuklardan gelir, zira onlar bildikleri her şeyi anlatır ve sonra durur.
- The most interesting information comes from children, for they tell all they know and then stop.
Kadınların yüzü giysilerini çıkardıklarında çoğunlukla daha güzeldir, zira onlar o zaman dış görünüşleri hakkında düşünmekten vazgeçerler.
- Women's faces are often more beautiful when they take their clothes off, for they then stop thinking about their external appearance.
O tek kelime Fransızca söyleyemez ama üstelik bir yerli gibi İngilizce konuşur.
- He can't say one word of French, but then again he speaks English like a native.
Sen onun olanaksız olduğunu biliyordun ve o zaman bile denedin.
- You knew it was impossible and even then, you tried.
Özür diledim fakat o zaman bile benimle konuşmadı.
- I apologized, but even then she wouldn't speak to me.
O zamana kadar, Tom Mary'nin kot pantolon giydiğini hiç görmedi
- Until then, Tom had never seen Mary in jeans.
Yarın gece yağmur bekleniyor,öyleyse o zamana kadar şemsiyelerimizi bırakalım.
- It's supposed to rain tomorrow night, so let's leave our umbrellas until then.
Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü.
- Dima slept with 25 men in one night and then killed them.
Saat ikiye kadar yatmadan onu bekledik ve sonra yatmaya gittik.
- We waited up for him until two o'clock and then finally went to bed.
Mary piyangoyu kazandı ama sonra biletini kaybetti.
- Mary won the lottery, but then she lost her ticket.
Firari buradan elli kilometre uzaktaki küçük bir kasabada ortaya çıkmış, ama sonra gözden kaybolmuş.
- The fugitive surfaced in a small town fifty miles from here but then disappeared again.
Tom kız arkadaşının adını koluna dövme yaptırdı fakat sonra o onu terk etti.
- Tom got his girlfriend's name tattooed on his arm, but then she left him.
Bugün plaja gitmeyi planlıyordum fakat sonra yağmur yağmaya başladı.
- I was planning on going to the beach today, but then it started to rain.
Tom ara sıra bir bardak şarabı sever.
- Tom enjoys a glass of wine every now and then.
Tom ara sıra bizi ziyarete gelir.
- Tom comes to visit us every now and then.
Tom zaman zaman Mary'den haber alır.
- Tom hears from Mary every now and then.
Zaman zaman okulda onunla karşılaşırım.
- I meet him at school now and then.
Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
- It's good to put yourself in someone else's place now and then.
Arada sırada oğluna yazar.
- She writes to her son every now and then.
Eğer zamanınız varsa, ara sıra birkaç satır yaz.
- If you have time, drop me a line now and then.
Tom ara sıra bir bardak şarabı sever.
- Tom enjoys a glass of wine every now and then.
O zamana kadar ne yaparım?
- What do I do till then?
Umarım bu iyi hava o zamana kadar devam edecek.
- I hope this good weather will hold till then.
O zamana kadar döneceğim.
- I'll be back by then.
Ancak, o zamana kadar, çok geçti.
- By then, however, it was too late.
Ancak o zaman onun ne demek istediğini anladım.
- Only then did I realize what he meant.
Up until then, I hadn't seen how seriously we were in trouble.
O zamana kadar bitirebilir misin?
- Can you finish by then?
Ancak, o zamana kadar, çok geçti.
- By then, however, it was too late.
Tam o sırada, telefon çaldı.
- Just then, the telephone rang.
Tam o sırada parktaki işçiler bazı küçük oyun kartları getirdiler.
- Just then, the workers in the park brought over some small playing cards.
Than the knyght sawe hym lye soo on the ground, he alyght and was passynge heuy, for he wende he had slayne hym .
That’s a nice shirt, but then, so is the other one.
You don't like potatoes? What do you want me to cook, then?.
He was happy then.
I know what time you said you would be there, but I wasn't able to be there at that time.
- I know what time you told me to be there, but I couldn't get there then.
What were you doing at that time?
- What were you doing then?
It will be finished before then.
There are three green ones, then a blue one.
He fixed it, then left.
I think I'll take three pairs of shoes. Then again, I only plan to stay two days.
It created a disruption, and then some.
We may finish this wiki next year; but then, we may never finish.
Call your mother now and then and let her know you care.
... >>Taylor Swift: And then a ukulele and a ganjo and a piano. ...
... Daisy Dukes and then a corset that was sparkled. ...