Bir hırsızın yöntemini sadece bir hırsız bilir.
- Only a thief knows the ways of a thief.
Bunu yapmamız gereken yöntemin bu olmadığını biliyorsun.
- You know this isn't the way we should be doing this.
Tom bunu yapma şeklini seviyor.
- Tom likes the way you do that.
Tom, Mary'yi bunu yapma şeklinden dolayı eleştirdi.
- Tom criticized Mary for the way she was doing that.
Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.
- Modern cars differ from the early ones in many ways.
Bana hangi yöne gideceğini sordu.
- He asked me which way to go.
Biz senin yönteminin dışında kalacağız.
- We'll stay out of your way.
Sorunu yapma yöntemini bildiğim tek yolla ele aldım.
- I handled the problem the only way I knew how.
İşleri bizim usulümüzle yapmak zorunda kalacaksın.
- You'll have to do things our way.
Tom onu usulüne göre yaptırdı.
- Tom got it done right way.
Hanımefendiler ve beyefendiler, lütfen bu tarafa gelin.
- Ladies and gentlemen, please come this way.
Elbiselerimi değiştirirken diğer tarafa bakar mısın?
- Would you mind looking the other way while I change my clothes?
Paranın konuştuğu bu sert, küçük dünyada, onun hayat tarzı derin bir nefes taze hava gibi.
- In this harsh, petty world where money does the talking, his way of life is like a breath of fresh air.
Onu benim düşünce tarzıma ikna edebildim.
- I managed to bring him around to my way of thinking.
Yolu bilmediklerinden, çok geçmeden kayboldular.
- As they didn't know the way, they soon got lost.
20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
- Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
Korkarım onu bu şekilde yaparak ilerleme kaydedemeyeceğiz.
- I'm afraid we'll get nowhere doing it this way.
Rusçamın hâlâ iyi olmadığını biliyorum fakat kaydettiğim ilerlemeden oldukça mutluyum.
- I know my Russian still has a long way to go, but I’m pretty happy with the progress I’ve made.
Onların ona davranış tarzı hakkında söylendi.
- He grumbled about the way they treated him.
Tom'un son zamanlardaki davranış tarzı hakkında ne düşünüyorsun?
- What do you think of the way Tom has been behaving lately?
Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
Bir şeye bakış şeklin senin durumuna bağlıdır.
- Your way of looking at something depends on your situation.
Köylülerin durumu birçok yönden on yıl öncesine göre daha iyi.
- The situation of the villagers is better than ten years ago in many ways.
Göl buradan uzun bir mesafedir.
- The lake is a long way from here.
İstasyon az bir mesafede.
- The station is a little way off.
Bütün yolu sadece onun evden uzakta olduğunu anlamak için yürüdüm.
- I went all the way to see her only to find her away from home.
O çok uzakta yaşıyor.
- He lives a long way away.
Tom Mary'nin davranış biçimini kesinlikle onaylamadı.
- Tom certainly didn't approve of the way Mary was behaving.
Onların ona davranış tarzı hakkında söylendi.
- He grumbled about the way they treated him.
O, her bakımdan bir beyefendidir.
- He is a gentleman in every way.
Bir bakıma, Susie anneme benziyor.
- In a way, Susie seems like my mother.
1. We first met way back in the 70's.
2. I think she is way too cool.
Yolumu nehir civarında kaybettim.
- It was near the river that I lost my way.
Saat dokuz civarında ben tekrar yolumda olacağım.
- Around nine o'clock I'll be on my way back again.
We're walking along the Way now.
Ten minutes into the run Tang slowed, Welch calling out her speed as she lost way.
on a time as they together way'd, / He made him open chalenge .
I'm way tired.
It's a long way to Tipperary, / it's a long way to go.
I'm a way better singer than she.
... The way in which we go online, represent our identities; ...
... There's no way that that's going to be true. ...