Sanat dünyanın bildiği bireyciliğin en yoğun biçimidir.
- Art is the most intense mode of individualism that the world has known.
Bu, hurafenin modern bir biçimidir.
- That is a modern form of superstition.
Onun evi çok moderndir.
- Her house is very modern.
O mimar çok modern evler inşa ediyor.
- That architect builds very modern houses.
O Noel'de bana çok güzel bir uçak satın almak için yola çıktı.
- At Christmas she went out of her way to buy me a really nice model plane.
Tom Mary'nin ofisine girmeden önce telefonunu sessiz moda aldı.
- Tom switched his phone to manner mode before he walked into Mary's office.
İbranice hiç eski moda değil ama oldukça modern, coşkun ve taze.
- Hebrew is not at all old-fashioned, but rather modern, effervescent, and fresh.
Modern yöntemler sanayiyi geliştirdi.
- Modern methods improved industry.
Modern yöntemler endüstriyi ilerletti.
- Modern methods have pushed industry forward.