Gülmemek için dudağımı ısırmak zorunda kaldım.
- I had to bite my lip to prevent myself from laughing.
Neredeyse öğle vakti. Neden bir lokma yemek için durmuyoruz.
- It's nearly lunchtime. Why don't we stop to have a bite to eat?
Tom sadece üç ya da dört lokma yedi sonra yemeği tükürdü.
- Tom ate only three or four bites then spit out the food.
Onun tadının nasıl olacağı hakkında meraklıydı, bu yüzden küçük bir ısırık aldı.
- He was curious about how it would taste, so he took a small bite.
Bir sürü sivrisinek ısırıklarım var.
- I got a lot of mosquito bites.
Tom acıya göğüs germek zorunda kaldı.
- Tom had to bite the bullet.
Tetanoz aşısı köpek ısırmasından daha çok acıttı.
- The tetanus shot hurt more than the dog bite.
Havlayan köpek ısırmaz.
- Barking dogs don't bite.
Havlayan köpek ısırmaz.
- A barking dog doesn't bite.
After just one night in the jungle I was covered with mosquito bites.