O, alanı elininin arkası gibi bilir.
- He knows the area like the back of his hand.
Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.
- Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.
O, kısa bir süre o bölgede kaldı.
- She stayed in that area for a short while.
Bu bölgede çok az kitapçı var.
- There are few bookstores in this area.
Ürünlerin için bir konferans salonu sahası kurmak istiyorsan lütfen bana hemen bildir.
- Please let me know immediately if you would like to set up an area of the conference room for your products.
Bu alan, bir futbol sahası kadar büyük.
- This area is as big as a football pitch.
Bu civardaki en başarılı askerin adını biliyor musun?
- Do you know the name of the most successful military man from this area?
Bu civardaki alan bombalandı.
- The area around here was bombed.