Onlar pencere çerçevelerini sarıya boyadı.
- They painted the window frames yellow.
Kaliforniya'da birçok evin ahşap çerçeveleri var.
- In California, most houses have frames of wood.
Onun dev gibi yapısı tarafından cüceleştim.
- I was dwarfed by his gigantic frame.
Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.
- This is a picture frame made of plastic.
His starved flesh hung loosely on his once imposing frame.