the straits

listen to the pronunciation of the straits
İngilizce - Türkçe
istanbul ve çanakkale boğazları
boğazlar
{ç} (denizde) boğaz
straits
güç durum
straits
sıkı

O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir. - If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.

O çok sıkıntıdaydı ama mecbur olduğu işi isteyerek yaptı. - She was in dire straits, but made a virtue out of necessity.

straits
sıkıntı

O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir. - If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.

O çok sıkıntıdaydı ama mecbur olduğu işi isteyerek yaptı. - She was in dire straits, but made a virtue out of necessity.

straits
darlık
Straits
cebelitarık boğazı
straits
{i} üzüntü
straits
{i} yokluk
straits
sıkıntı/boğaz
straits
(Hukuk) boğazlar
the straits