the state of operating as if you are creating your own reality

listen to the pronunciation of the state of operating as if you are creating your own reality
İngilizce - Türkçe

the state of operating as if you are creating your own reality teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

cause
{f} yol açmak

Paniğe yol açmak istemiyoruz. - We don't want to cause a panic.

Herhangi bir soruna yol açmak istemiyoruz. - We don't want to cause any trouble.

cause
neden

İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur. - A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.

Richter ölçeğine göre 8.9 büyüklüğünde bir deprem Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye neden oldu. - An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.

cause
{f} neden olmak, sebep olmak, yol açmak: What's caused this? Buna yol açan ne? Will it really cause my camellias to bloom earlier? Gerçekten
cause
{i} gaye
cause
{i}

Tom başıma fazladan iş çıkarıyor. - Tom causes me a lot of extra work.

Durgunluk birçok işletmenin kapanmasına neden oldu. - The recession caused many businesses to close.

cause
{i} amaç

Burada iyi bir amaç için buradayız. - We're here for a good cause.

cause
{f} neden olma

Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi. - Tom didn't want to cause us any more trouble.

Fırtına hiçbir hasara neden olmadı. - The storm didn't cause any damage.

cause
tarafını tutmak
cause
{i} sorun

Soruna sebep olan sorunun kurbanı olacaktır. - Whoever causes trouble will be the victim of the trouble.

Tom'un niyeti Mary'ye sorun yaratmak değildi. - Tom didn't intend to cause Mary any trouble.

cause
final cause asıl gaye
cause
make common cause with işbirliği etmek
cause
{i} dava, ülkü: That's a cause worthy of one's devotion. Kendini adamaya değer bir dava. 4
cause
ülkü
cause
{i} dava konusu
cause
{i} dava

O, davaya hiçbir katkıda bulunmadı. - He contributed nothing to the cause.

Yakında hareket artmıyordu. Birçok kişinin cesareti kırıldı ve davadan ayrıldı. - Soon the movement was no longer growing. Many people became discouraged and left the cause.

cause
ilke

Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz. - When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.

cause
-e neden olmak
cause
(isim) neden, sebep, amaç, gaye, haklı neden, dava, dava konusu, sorun, problem, iş
cause
{i} neden, sebep, illet
İngilizce - İngilizce
cause
the state of operating as if you are creating your own reality

    Heceleme

    the state of operating as if you are cre·at·ing your own re·al·i·ty

    Türkçe nasıl söylenir

    dhi steyt ıv ôpıreytîng äz îf yu ır krieytîng yôr ōn riälıti

    Telaffuz

    /ᴛʜē ˈstāt əv ˈôpərˌātəɴɢ ˈaz əf ˈyo͞o ər krēˈātəɴɢ ˈyôr ˈōn rēˈalətē/ /ðiː ˈsteɪt əv ˈɔːpɜrˌeɪtɪŋ ˈæz ɪf ˈjuː ɜr kriːˈeɪtɪŋ ˈjɔːr ˈoʊn riːˈælətiː/