the source or reason of an event or action

listen to the pronunciation of the source or reason of an event or action
İngilizce - Türkçe

the source or reason of an event or action teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

cause
{f} yol açmak

Herhangi bir soruna yol açmak istemiyoruz. - We don't want to cause any trouble.

Paniğe yol açmak istemiyoruz. - We don't want to cause a panic.

cause
neden

Kaza çok fazla ölüme neden oldu. - The accident has caused many deaths.

Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir. - The primary cause of his failure is laziness.

cause
{f} neden olmak, sebep olmak, yol açmak: What's caused this? Buna yol açan ne? Will it really cause my camellias to bloom earlier? Gerçekten
cause
{i} gaye
cause
{i}

Tom başıma fazladan iş çıkarıyor. - Tom causes me a lot of extra work.

Durgunluk birçok işletmenin kapanmasına neden oldu. - The recession caused many businesses to close.

cause
{i} amaç

Burada iyi bir amaç için buradayız. - We're here for a good cause.

cause
{f} neden olma

Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi. - Tom didn't want to cause us any more trouble.

Dikkatsiz araba sürme kazalara neden olmaktadır. - Careless driving causes accidents.

cause
tarafını tutmak
cause
{i} sorun

Tom'un niyeti Mary'ye sorun yaratmak değildi. - Tom didn't intend to cause Mary any trouble.

Bir trafik kazası, bize bir sürü soruna neden oldu. - A traffic accident caused us a lot of trouble.

cause
final cause asıl gaye
cause
make common cause with işbirliği etmek
cause
{i} dava, ülkü: That's a cause worthy of one's devotion. Kendini adamaya değer bir dava. 4
cause
ülkü
cause
{i} dava konusu
cause
{i} dava

Yakında hareket artmıyordu. Birçok kişinin cesareti kırıldı ve davadan ayrıldı. - Soon the movement was no longer growing. Many people became discouraged and left the cause.

O, davaya hiçbir katkıda bulunmadı. - He contributed nothing to the cause.

cause
ilke

Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz. - When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.

cause
-e neden olmak
cause
(isim) neden, sebep, amaç, gaye, haklı neden, dava, dava konusu, sorun, problem, iş
cause
{i} neden, sebep, illet
İngilizce - İngilizce
cause
the source or reason of an event or action

    Heceleme

    the source or rea·son of an e·vent or ac·tion

    Türkçe nasıl söylenir

    dhi sôrs ır rizın ıv ın ivent ır äkşın

    Telaffuz

    /ᴛʜē ˈsôrs ər ˈrēzən əv ən ēˈvent ər ˈaksʜən/ /ðiː ˈsɔːrs ɜr ˈriːzən əv ən iːˈvɛnt ɜr ˈækʃən/